ZEN

ZEN NEDİR?

Zen yazılı bir metinden ve dini bir kayıttan bağımsız olarak, kişinin kendisi dışındaki tanımlanamayan yüksek varoluşa odaklanarak, kendi aklı ile kurduğu kişisel ilişkiye dayanır. “Zen olmak” esasen kendi düşüncelerimizle barışık olmak ve evrendeki konumumuzu farkında olmak anlamına gelir.

Zen Felsefesinin Temel Öğretileri

Satori sözcüğü, Japoncada “uyanıp aydınlanma” anlamına gelen bir terim. Uyanıp aydınlanma ve bunun sonucunda da yaşama ve dünyaya bambaşka, yepyeni bir gözle, değişik bir açıdan bakmak anlamında kullanılıyor. Ayrıca bu sözcüğün Sakyamuni Buda’nın Gaya’daki bilgelik ağacının altında aydınlanması olayını anlatmak için kullanılan “anuttara samyag sambodhi” yani ‘tam ve aşılmaz aydınlanma’ kavramıyla eş anlamda olduğu da söyleniyor. Satori, aslında anlam olarak alışkın olduğumuz iki kavramı daha kapsıyor: “Samadhi” ve “Nirvana”. Zen görüşüne göre, bir kişi Satori’ye eriştiği zaman, karşısına çıkan her güçlükle baş edebiliyor ve  yaşamının her anında daha keskin bir duyarlılık halinde oluyor. Kısaca, Satori’ye erişen kimse için bütünüyle yaşamın görünümü değişiyor ve kendi gerçekliği içinde yaşıyor. Satori inancına göre ayrıca mutluluk ve sevgi de önemli. İçgörü, sezgi, bilgelik olarak bilinen “prajna” uyandığı zaman; şefkat, sevecenlik duygusu olarak bilinen “karuna”nın da kendiliğinden uyanacağını söylüyor

Zazen, Sanskritçe’deki ‘dhyana’ sözcüğünden geliyor ve oturarak yapılan bir çeşit meditasyon olarak da biliniyor. Zazen bize zihnimizi tanımak, asıl yaradılışımızı tanıma fırsatını veriyor. Zen Budizmi’nde Zazen’in amacı “yalnızca oturmak” olarak biliniyor ve bedenimizi, zihnimizi sakinleştirmeyi sağlıyor. Zen öğretisi, insanın bir kere zihnini derinlemesine tanıdı mı, bir daha eski haline geri dönemeyeceğini söylüyor. Prajne ve Karuna uyandığında, işte siz de o zaman gerçek özgürlüğe ulaştığınızı anlarsınız, diyor. Zazen çalışmanın amacı da Samadhi’ye girmek, o hali yaşamak.

Zazen yapmak isterseniz, “lotus” olarak bilinen ve bedenin sabit kalmasına yardımcı olan oturuş biçimine geçmelisiniz. Sakin bir odada, bir minderin üstünde oturabilirsiniz. Odanın ışığı ne çok aydınlık ne de çok karanlık ve oda sıcaklığı da ne sıcak ne de soğuk olmalı. Ayrıca, size rahat hissettirecek kıyafetler giymeli ve omurganızı dik bir şekilde tutmalısınız. Zihninizi sakinleştirmeye çalışırken bu söz size ilham verebilir: “Düşüncelerimiz bulutlar gibidir, gelir ve iz bırakmadan giderler.”

Diğer bir temel Zen uygulaması, yürüyüş meditasyonu. Bu uygulama, mindfulness la da adını çokça duyduğumuz Zen ustası Thich Nhat Hahn’ın “Taze Biçilmiş Çimen Kokusu: Yürüyüş Meditasyonuna Giriş” kitabında da anlatılıyor. Thich Nhat Hanh, deneyimini sözcüklere döküp başkalarına öğretene kadar 40 yıl boyunca çalışmış. Yürüyüş meditasyonunu her fırsatta, her yerde yapmış.

Uygulamanın temeli şu fikre dayanıyor: Bize bütün gün oturuyormuşuz gibi gelse de gün içinde oturmaktan çok yürüyoruz. Fazla yürümediğimizi düşünüyoruz çünkü bilinçli bir şekilde yürümüyoruz. Yürüyüş meditasyonunun hedefiyse, yürüyüş meditasyonunun kendisi. Önemli olan yürümek, varmak değil; çünkü yürüyüş meditasyonu araç değil amaç. Her adımda yaşamı, dinginliği anlamanızı sağlıyor. Kısaca şu şekilde de özetleyebiliriz: ”Yürü, ama koşuşturma. Yürü ama her ne olursa olsun hiçbir şey seni buna itmesin, kendiliğinden olsun yürümen. Öyle yürü ki, bıraktığın ayak izlerinde yalnızca dinginlik olsun. Yürüyüş meditasyonunun sırrı bu. Böyle yürümek istersen acı ve tasayı akıp gitmeye bırakabilmeyi öğrenmelisin.”

Koan, cevaplanması mümkün olmayan, yalnız sezgilerle anlaşılabilen hikâye, diyalog ya da sorulara verilen ad. Eski ustaların yaşamından bir kesit ya da iki aydınlanmış insan arasında geçen bir konuşma çoğu zaman. Kimi zaman da öğrencinin ustaya sorduğu bir soru ve aldığı yanıtı dile getiriyor. Bütün koan’ların özü, çelişki. Aynı anda doğru ve yanlış olan bir ifade koan; mantıklı zihnimizle kavranamayan ve düşüncemizin ötesine geçen.

Shoshin, “başlangıç zihni” anlamına geliyor. Acemi zihninizi yeniden keşfetmenizi sağlayacak bir konsept olarak tanımlayabileceğimiz bu kavram, size bir konuda ne kadar uzman olursak olun o konu hakkında her zaman yeniden öğreniyormuş gibi davranmanızı, hevesli ve önyargısız olmanızı hatırlatıyor. Yani, gerçek bir acemi olmanızı öğütlüyor. Çünkü sadece gerçek bir acemi olduğumuzda algılarınız yüksek ve açık oluyor, her şeyi hevesli bir şekilde öğrenmek istiyorsunuz. Kısaca bu konsepte göre, uzman olduğunuz konulara karşı daha az değil, daha fazla dikkatli olmanız gerekiyor